NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
عَمْرُو بْنُ
عُثْمَانَ
الْحِمْصِيُّ
حَدَّثَنَا
أَبِي
حَدَّثَنَا
شُعَيْبُ
بْنُ أَبِي
حَمْزَةَ
عَنْ
الزُّهْرِيِّ
حَدَّثَنِي عُرْوَةُ
بْنُ
الزُّبَيْرِ
أَنَّ
عَائِشَةَ
زَوْجَ
النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
أَخْبَرَتْهُ
بِهَذَا الْحَدِيثِ
قَالَ
وَفَاطِمَةُ
عَلَيْهَا
السَّلَام
حِينَئِذٍ
تَطْلُبُ
صَدَقَةَ
رَسُولِ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
الَّتِي
بِالْمَدِينَةِ
وَفَدَكَ
وَمَا بَقِيَ
مِنْ خُمُسِ
خَيْبَرَ
قَالَتْ
عَائِشَةُ
رَضِيَ اللَّهُ
عَنْهَا
فَقَالَ
أَبُو بَكْرٍ
رَضِيَ اللَّهُ
عَنْهُ إِنَّ
رَسُولَ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
قَالَ لَا نُورَثُ
مَا تَرَكْنَا
صَدَقَةٌ
وَإِنَّمَا
يَأْكُلُ آلُ مُحَمَّدٍ
فِي هَذَا
الْمَالِ
يَعْنِي مَالَ
اللَّهِ
لَيْسَ
لَهُمْ أَنْ
يَزِيدُوا عَلَى
الْمَأْكَلِ
Zührî'den Urve b. Zübeyr
şu (bir önceki 2968.) hadisi Peygamber (S.A.V.)'in hanımı Aişe'nin kendisine
anlattığını söylemiş ve (Zührî rivayetine devamla şöyle) demiştir:
Fatıma (r.a.), o zaman
Rasûlullah (S.A.V.)'in (arkasında bırakmış olduğu) Medine ve Fedek'teki
sadakası ile Hayber'in beşte birinden kalan (mallar)ı istemiş.
Hz. Aişe (sözlerine
devam ederek şöyle) demiş - Ebü Bekir de ona -Rasûlullah (S.A.V.):
"Biz miras
bırakmayız. Bizim bıraktığımız sadakadır. Muhammed'in ailesi ancak şu maldan yani
Allah'ın (onlara fey olarak verdiği) malından yerler onların yiyecek (ve
giyecek giderlerini daha fazla artırmaya hakları yoktur buyurdu” cevabını
verdi.
İzah:
Hz. Nebi. "Biz
Nebiler miras bırakmayız. Bizim bıraktığımız mallar sadakadır." buyurduğu halde
Hz. Fatıma'nın Hz. Nebi'in bıraktığı mallardan miras payı istemesi hakkındaki
ulemanın görüşlerini bu önceki hadisin şerhinde açıklamıştık.
Mevzumuzu teşkil eden
bir hadiste bir de Hz. Nebiin Medine ve Fedekteki sadakasıyla Hayberin
beştebirinden kalan mallarından bahsedilmektedir. Hz. Nebiin özel mülkü olan
topraklar hakkında Kadı Iyâz şunları söylüyor:
"Bunların birinci
kısmı: Kendisine hibe edilmiştir. Uhud harbinde müslüman olan yahudi
Muhayrik'in vasiyyeti bu kabildendir ki yedi bahçeden müteşekkildi. Ensarın
verdikleri sulanmayan arazi de böyledir. Bunlar Peygamber (S.A.V.)'in halis
mülki idi.
İkinci kısım: Beni
Nadîr kabilesini sürgün ettiği vakit, onlardan harpsiz fey olarak aldığı
arazidir. Bu da onun hususi mülkidir. Beni Nadir'in menkul mallarına gelince:
Anlaşma mucibince bunların silahlardan başkasını ya-hudiler develerine yükleyip
götürmüş; kalanı da gaziler arasında taksim edilmişti. Fedek arazisinin yarısı
ile Vadilkura'nın üçte biri Nebi (S.A.V.)'in hususi mülki idi. Çünkü bu yerleri
bu şartlarla sulhan ele geçirmişti. Bu yerlerin gelirini başı sıkılan
müslümanlara sarfederdi. Bunlardan başka Hayber'den sulh yolu ile alınmış Vatih
ve Selalim namında iki de kalası vardı.
Üçüncü Kısım: Hayberin
ve diğer harple alınan yerlerin beşte birinden eline geçen mallardır. Bu üç
kısım malların hepsi Nebi (S.A.V.)'in halis mülki idi. Lakin o bunları
benimsemez; ailesine, müslümanlara ve ümmetin umumi ihtiyaçlarına sarfederdi.
Vefatından sonra bu sadakaların temellükü haram kılınmıştır."[Davudoğlu A.
Sahih-i Müslim tercüme ve şerhi VIH-516-517.] Biz bu toprakların ikinci Ve
üçüncü kısımda zikredilenlerinden 2967 numaralı hadisin şerhinde de
bahsetmiştik. Aslında Hz. Peygamberin özel mülkü olan topraklar bunlardan
İbaret değildi. Şu topraklar da onun özel mülkleri arasında idi:
1. Fedek arazisinin
yansı -Nitekim 2967 numaralı hadisin şerhinde açıklamıştık
2. Vâdiyü'l-kuranın
üçtebiri yahudiler kendi yerlerinde bırakılmaları için, rızalarıyla kendilerine
ait arazinin yarısını (Vadiyü'l-kuramn üçtebirine tekabül eden yeri) Hz. Nebie
bağışlamışlardır. Daha sonra bu yerde oturan ve yahudi olmayanların elindeki
araziyi de onlardan satın aldı. Böylece o bölgenin üçteikisi Hz. Nebiin mülkü
haline gelmiştir.
3. Miras yoluyla
annesinden intikal eden Mehrûz isimli pazaryeri ile bir dükkan.[Şafak Ali,
İslâm Arazi Hukuku 82-83.] Bütün bu topraklar Hz. Nebiin özel mülkü olduğu için
vefatından sonra sadaka hükmüne geçmişler. Bu sebeple de Hz. Ömer bu topraklardan
miras isteyen Hz. Fatıma'nın teklifini kabul etmedi. Ancak Nebi efendimiz
bunlardan Hayber topraklarının humusundan hissenize düşen kısmı sağlığında
yiyecek ve giyecek masrafları için, ailesine bağışlamış olduğundan bu
topraklar kendi mülkiyetinden çıkıp ailelerinin mülkü olmuştur. Dolayısıyla
kendisinin vefatıyle sadakaya dönüşmemişlerdir. İşte hadis-i şerifte
"sadaka topraklar" kelimesiyle kasdedilen topraklar, onun vefatına
kadar, elinde kalan topraklardır. Ailesinin yiyeceklerini karşılamak üzere
tahsis ettiği topraklar da Hayber topraklarından hissesine düşüp te sağlığında
ailesine bağışladığı topraklardır. Yukarıda açıkladığımız sadaka topraklar ise
Hz. Nebiin vefatından sonra beytü'l-mal'a tahsis olundu, idareleri için memur
(mütevelli) tayin edildi.[Şafak Ali, İslâm Arazi Hukuku 83.]